YÖK’ün modu: Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım

Posted by

Türkiye’de akademi her geçen gün daha kötüye doğru gidiyor.

Bir tarafta öğrencisinin, asistanının yayınlarına çöken anlı şanlı profesörler, doçentler diğer tarafta birbirlerinin makalelerine hiç katkı koymadan isimlerini koyan ve kısa yoldan yükselmeye çalışan çiçeği burnunda akademisyen adayları!

Daha önce sayısız kere yazdım intihalci profesörleri, nepotizm aşıklarını, yapay zekalara yazdırılan yüksek lisans, doktora tezlerini, YÖK’ün akademik teşvik sistemini, bilimsel dergilerin içler acısı halini!

Hiçbiri düzelmediği gibi her geçen gün Türkiye’de bilim daha bir bataklığa saplanıyor!

Türkiye’de bilim yapmanın, sektörün maddi getirisiyle kıyaslanmaya başlandığı günden beri durum aynı!

Bilim için değil, nakit için artık tercih edilir oldu akademik kariyer!

Kariyer dediysem böyle bir kariyer işte, ekonomik getirisinden başka ne topluma ne bireyin kendine fayda sağladığı içi boş üretilmiş “akademik çalışmalar”!

Bunun son örneğini daha geçtiğimiz gün gündeme getirdim.

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik ve Tıp Bilişimi Anabilim Dalı’nda 4 yıldır “Arş. Gör” olarak çalışan Fatma Hilal Yağın’ın sadece 2023 yılında 50’nin üzerinde makaleye imza atıyor!

Tam 50 makale, haftada bir makale çıkarması demek bu!

Akademik sistemi ucundan bilen bir insan bile bunun mümkün olmadığını bilir!

En azından derginin yazım kurallarına uygun hale getirmek, hakem sürecinden geçmek bile en az 1 ay sürer, o da şanslıysanız!

Ama bu arkadaşımız hiçbir engele takılmamış maşallah.

Engele takılmak ne demek, yazdığı yayınlanmış, yazdığı yayınlanmış.

Merak ettim, girdim çalışmalarını araştırdım, o da ne tek başına yayınladığı bir çalışmaya dahi denk gelmedim!

En az 4-5 yazarlı akademik makalelerinin bir tanesi var ki, akıllara ziyan, tam 45 akademisyen imza atmış çalışmaya!

“Amatör ve elit atletlerin COVID-19 salgını sırasında evde hapsinin fiziksel aktivite, beslenme ve uyku kalitesi üzerindeki etkileri” başlıklı çalışmada, kartopu örneklemiyle 14 farklı ülkeden bin 702 sporcuyla anket gerçekleştirilmiş!

Sistematiğe göre, her ülkeden en az 3 akademisyen bu çalışmayı yapmış olmalı en az!

Ama öyle değil, bir bakıyorsunuz mesela İran’dan sadece 8 akademisyen katılmış, Meksika’dan ise 5, liste böyle gidiyor merak edenler makaleye ulaşabilir!

Kartopu örneklemi bilmeyenler için şöyle açıklayabiliriz:

Evren olarak belirlediğiniz birimden biriyle irtibat kurarsınız, onun irtibat kurduğu biriyle otomatik irtibat sağlanır ve bu süreç böyle gider.

Anket yöntemiyse oldukça basit herkesin bildiği gibi çeşitli soruları katılımcıların cevaplandırması istenir.

Yani öyle en az 3 akademisyene falan gerek duyulacak bir çalışma değil, kaldı ki 8 sayfalık bir makalede 45 akademisyenin katılımı gerektirecek bir çalışma ise hiç değil!

Belli ki, herkes en az birkaç tanıdığını makaleye araştırmacı olarak ekletmiş!

“Ne olacak be dayı oğlu, bir başka çalışmaya da sen beni yazarsın” dedi muhtemelen!

Makalenin orijinal ismini de şuraya bırakalım da bakıp doğrulamak isteyen okurlarım baksın:

“Effects of home confinement on physical activity, nutrition, and sleep quality during the COVID-19 outbreak in amateur and elite athletes.”

Diğer taraftan Yağın’ın diğer çalışmaları da dediğim gibi 5 veya 8 sayfadan oluşuyor ve en az 4-5 olmak üzere 7-8 yazarlı!

Çiçeği burnunda akademisyenimiz sistemi çözmüş, hızla yükseleceğinden kuşkunuz olmasın, 10 seneyi bulmaz profesör olması!

Bu sadece denk geldiğimiz bir isim.

Kim bilir daha kimler kimler var?

Önümüze düştüğünce bunları dile getirmeye akademinin temizlenmesi için elimden geleni yapmaya gayret ediyorum!

Temiz akademinin temiz yarınlara kapı aralayacağını, tam tersinin ise ülkeyi karanlığa gömeceğinin bilinciyle bunu yapıyorum!

Umudumu kaybetmiyorum, her ne olursa olsun!

Takip edenlere bilir daha önce yazmıştım, Akdeniz Üniversitesi’nden profesör Hayati Aktaş’ın intihallerinin, yüksek lisans ve doktora tezleri dahil intihallerle doluydu!

Yetmezmiş gibi çıkardığı bir kitap, 3 yabancı bilim insanının çalışmalarının Google Translate çevirileriyle oluşturulmuştu. Akademinin diline de uygun değildi çeviriler!

Aktaş’a ne oldu dersiniz hiçbir şey!

Onu aklayan Akdeniz Üniversitesi Etik Kurulu’nun başkanı Prof. Dr. Hilmi Demirkaya’nın 232 makalesi vardı!

Aktaş’a bir şey olmayacağı, etik kurul oluşturulurken belliydi aslında!

İşte sanırım Yağın da aynı yolu izleyecek bu isimlerle!

Aslında ona kızmamak gerekiyor belki de!

“Sisteme uyum sağlamaktan başka yükseliş şansı bulamadım” dese ne diyebiliriz ki?

Asıl suç akademiyi bu hale getiren iktidarın üniversiteler üzerindeki sopası görevi gören YÖK’te!

Türkiye’de akademi bu hale gelirken YÖK neredeydi?

YÖK ne yapıyordu?

Bu skandalları YÖK’ün görmemesi, bilmemesi mümkün mü?

Peki neden “gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” modunda YÖK?

YÖK, eğer ülkenin karanlığa gömülmesine göz yumarsa, elini taşın altına koymazsa, sistemi bu halen getirenlerin suç ortağı olmaktan öteye geçemeyecektir!

Çürük temelleri ayıklayın!

Akademiyi bataklığa sürükleyen zihniyetten akademiyi temizleyin!

Bu ülkenin gençlerine de yazık geleceğine de!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir