10 Şubat 2025

Hatay Kültür Haberleri – Güncel ve Doğru Bilgiler

Ekonomi, spor, teknoloji ve magazinde en doğru haberler Hatay Kültür’de! Güncel gelişmeleri kaçırmayın!

Abdullah Zeydan: Barış için çırpındık ama hukuki baskılar devam ediyor

11 Şubat’ta yeniden yargılanacak olan Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Abdullah Zeydan, “Türkiye’nin kutuplaşmaya ve kayyım gaspına ihtiyacı yok. Kucaklaşmaya ihtiyacı var" ifadelerini kullandı.

VAN – Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Abdullah Zeydan’ın, 4 Ekim 2015 tarihinde Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde, yasaklı bölgeye girdiği, canlı kalkan eylemine katıldığı ve askeri operasyonları engellediği iddiasıyla yeniden yargılandığı dava, 11 Şubat’ta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

Yasaklı bölgeye girip girmediğinin tespiti için yapılan keşif sonucunda hazırlanan bilirkişi raporunda, Zeydan’ın bölgeden 13 kilometre 600 metre uzakta olduğu tespiti yer aldı. Olayın yaşandığı Yüksekova’da bulunan Kamışlı Karakol Komutanlığı’nda görevli üst düzey askeri personel de verdikleri ifadelerinde, Zeydan’ın yasaklı bölge içinde bulunmadığını doğruladı. Ancak hem bilirkişi raporu hem de askeri personelin ifadelerine rağmen savcı, Zeydan’ın ‘örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmekten’ cezalandırılması yönünde mütalaa verdi.

Karar çıkması beklenen duruşma öncesinde Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Abdullah Zeydan, Gazete Duvar’ın sorularını yanıtladı.

Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Abdullah Zeydan (sağda), Gazete Duvar Van Temsilcisi Kadir Cesur’un (solda) sorularını yanıtladı.

‘HÜKÜMET DAVA AÇILMASI TALİMATI VERDİ’

Hakkınızda açılmış birden fazla dava var. Bu kez hangi suçlamayla yargılanıyorsunuz?

Aslında bunlar siyasi talimatlarla başlatılan süreçlerdi. Biliyorsunuz, hükümet bizim dokunulmazlıklarımızın kaldırılma sürecinde bütün yerellere, ‘milletvekilleriyle ilgili ne var, ne yoksa hemen dava açın ve hatta dava açılma ihtimali olmayanlara da yine dava açın’ diyerek talimat verdi. Bu da onlardan biri.

‘YÜKSEKOVA KAYMAKAMI TELEFONUMUZA ÇIKMADI’

Davaya konu olan süreç nasıl gelişti ve orada neler yaşandı?

2015’te maalesef çatışmalı süreç tekrar başladığında Yüksekova’nın 25-30 kilometre uzağında siviller ve barış anneleri ‘hem Kürt gençleri hem de Türk gençleri ölmesin’ diye orada bir canlı kalkan eylemi başlattılar. Barış annelerinin eylem yaptığı noktada bir çatışma yoktu. Fakat onların yukarısındaki bölgede operasyon ihtimali ortaya çıktı. Yüksekova’nın hemen çıkışında Kamışlı Karakolu var. Orada anneler ve siviller nöbete gittikten sonra o bölgeye giriş çıkışlar yasaklandı. Bölgede telefon çekmediği için o annelerden 10 gün boyunca haber alınamadı. Aileler de haklı olarak valiliğe ve kaymakamlığa giderek, yakınlarının hayatlarından endişe ettiklerini ve onları kendi araçlarıyla getirmek istediklerini söylediler. Ancak valilik ve kaymakamlık izin vermedi.

‘YÜRÜMEMİZE İZİN VERİLMEDİ’

Orada yaşanan olaylara siz nasıl müdahil oldunuz?

Ben o dönemde milletvekiliydim. İnsanlar haklı olarak bize geldiler. Ben de kaymakam beyi aradım. Ancak Yüksekova kaymakamı telefonumuza çıkmadı. Özel kalemiyle görüşüp durumu izah ettim. Oradaki sivil insanların hayatının tehlikede olduğunu anlattım. Anneleri bulundukları yerden alabilmek için bölgeye gitmemize izin verilmesi konusunda Kamışlı Karakolu’na talimat verilmesini istedim. Fakat izin verilmedi. Biz de yaklaşık 700 kişi, Kamışlı Karakolu’nun önüne gittik. Orada bir basın açıklaması yaptık ve yürüyüşe geçmek istedik. Ancak buna da izin verilmedi.

Zeydan, yürüyüşe katılanlardan sadece kendisine dava açıldığını söyledi.

‘BU DAVAYI İYİ Kİ DE SADECE BANA AÇTILAR’

Yürüyüşe katılanların arasından dava açılan başka bir kişi oldu mu?

Hayır, yalnızca bana dava açıldı. İyi ki de bir tek bana açıldı. Yani bir tek ben mağdur oldum. Bu davadan kaynaklı, 5 yıl cezaevinde yattım. En azından diğer insanlarımız bu mağduriyeti yaşamadı. Biz baştan beri bunun bir kumpas olduğunu, hukukla, adaletle bir alakası olmadığını hep haykırdık. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), verdiği kararlarla bizi teyit etti. Bilirkişi raporu bizi teyit etti. Askeri yetkililerinin tanık beyanları bizi teyit etti.

BİLİRKİŞİ RAPORU VE ASKERİ PERSONELLER DOĞRULADI

Operasyon bölgesine gitmemiş olmanıza rağmen, operasyonları engellediğiniz sonucuna nasıl varıldı?

Operasyon bölgesi ile aramızdaki mesafenin en az 25-30 kilometre olduğunu söyledik. Fakat buna rağmen siyasi talimatlarla süreç yürütüldü. Yasaklı bölgeyi sanki ihlal etmişim, sanki operasyonları engelleyecek bir pratiğim olmuş gibi, örgüte bilerek ve isteyerek yardımdan 5 yıl ceza verdiler. Bu cezamı Yargıtay bozdu. Buna istinaden yerel mahkeme orada keşif yapılması kararını verdi ve orada bir keşif yapıldı. Bilirkişi, benim durdurulduğum yerle yasaklı bölge arasında yaklaşık 14 kilometre olduğunu, çatışmaların olma ihtimalinin olduğu yerle ise 25 kilometre mesafe olduğunu tespit etti. Askeri yetkililer de verdikleri ifade ile bu bilirkişi raporunu teyit etmiş oldu. İki askeri yetkili, mahkemeye gelerek benim Kamışlı Karakolu’nda olduğumu fakat yasaklı bölgeye ve operasyon bölgesine geçişime izin verilmediğini beyan ettiler. Dolayısıyla operasyonları engelleyecek bir durumumun söz konusu olmadığını mahkemede beyan etmiş oldular.

Bilirkişi raporu, Zeydan’ın durduğu nokta ile yasaklı bölge arasındaki mesafenin 13,6 kilometre olduğunu tespit etti.

‘MAHKEMEDEN BERAAT KARARI BEKLİYORUZ’

Söz konusu bilirkişi raporu ne anlama geliyor?

Aslında bu bilirkişi raporu ve askeri yetkililerin tanık beyanlarına dayanarak mahkemenin beraat kararı vermesi gerekiyor. Çünkü savcının iddialarını çürüten, ortadan kaldıran somut deliller dosyaya girdi. Hem asker beyanları hem bilirkişi beyanı hiçbir zaman benim yasaklı bölgeye gidemediğimi ve operasyonları engellemediğimi teyit ettiler. Dolayısıyla biz 11 Şubat’ta gerçekleşecek mahkemeden bir beraat kararı bekliyoruz. Fakat hükümetin son dönemlerde yargıya müdahale pratiklerini de bildiğimiz için sonucun ne olacağını bilemiyoruz. Temennimiz böylesi barış ihtimalinin olduğu ve konuşulduğu günlerde, artık yargı kullanılarak halkın iradesinin gasp edilme girişimlerinden vazgeçilmesi. Çünkü bu kimseye kazandırmaz. Türkiye halklarının hepsine birden kaybettirir. Çünkü bu demokrasiye, adalete ve halkın iradesine karşı bir darbe oluyor.

‘KUL HAKKI YEMEMELERİNİ BEKLİYORUZ’

Dosyaya müdahale edildiğini düşündüğünüz gelişmeler yaşandı mı?

Tereddütlerimiz var açıkçası. Mahkemenin, yargılandığımız ilk günden itibaren siyasi saiklerle hareket ettiğini teyit eden AİHM kararı da var. Yani bu pratikleri aklımızda soru işaretleri yaratıyor. Bizler bugüne kadar iç hukuku, adaleti göz önünde bulundurmayan mahkeme heyetinin, en azından bundan sonra biraz hukuka ve adalete bağlı kalmasını bekliyoruz. Yani bundan sonra artık yargının, Türkiye’yi AİHM’de mahkum edecek kararlara imza atmamalarını diliyoruz. Biraz da olsa artık kul hakkı yememelerini bekliyoruz. Çünkü bu mahkeme kararlarını gerekçe gösterip halkın iradesini gasp ediyorlar. Burada mesele, artık Abdullah Zeydan ve Neslihan Şedal meselesi değil. Burada yaşayan 1 milyon 200 bin insanın hakkı var. O seçimlerde gidip kendi iradesini sahiplenen insanlar var. Artık bu hak yemekten vazgeçmelerini bekliyoruz.

‘KONUŞMALARIM MANİPÜLE EDİLDİ’

Hangi belediyeye kayyım atanırsa atansın, iktidara yakınlığıyla bilinen medya organları sizin görüntülerinizi ve beyanlarınızı servis ediyor. Bunun bilinçli olduğunu düşünüyor musunuz?

Bir algı yaratmaya, manipüle etmeye çalışıyorlar, hak yiyorlar. Yani şunu açık söyleyelim; bizim bu süreçte yaptığımız bütün konuşmalar, bütün çalışmalar siyasi içeriklidir. Barışa yöneliktir. Bu ülkede kan akmasın, bu ülkede barış olsun çabasıdır. Yazık oldu. Biz 2015’te kan akmasın, barış olsun diye çok çırpındık. Herkesin savaştan çok barışa odaklanması gerektiğini söylediğimiz konuşmalarımızın bütünü hiçbir zaman verilmedi. Konuşmalarımın, sadece 1-2 cümlesi cımbızla çekilip manipüle edildi. 15-20 bin insanımız bu 10 yıllık süreçte yaşamını yitirdi. Onlar ölmeyebilirlerdi, şu anda hayatta olabilirlerdi. Ateş düştüğü yeri yaktı. O ailelerin bu acıyı yaşamalarına sebep oldu. Biz de bu acıyı yaşayanlardanız ve başkaları yaşamasın diye çok çırpındık. Barış için çok çırpındık, hala da çırpınıyoruz. Çünkü bu halk yeterince acı çekti. Yeterince annelerin gözyaşı aktı, ciğeri yandı. Türkiye toplumunun artık acıya kutuplaştırmaya, ötekileştirmeye, antidemokratik kayyım gasplarına ihtiyacı yok. Kucaklaşmaya ihtiyacı var. Eğer biz bunu başarabilirsek, bugün yaşadığımız bütün kronikleşmiş sorunları da aşacağız. İnşallah artık herkes barışa odaklanır. Yönünü adalete, demokrasiye döndürür ve halkın iradesine saygı duyar.

Diyarbakır escort
mardin escort
escort bursa
escort adana
escort izmir ekmel ekmel